Dr. Tirab Abbkar TİRAB

Araştırmacı

Afrika’nın kendi milli kahramanlarını çıkartan sistemi Osmanlı kurmuştur

II. Abdülhamid döneminde Afrika politikası nasıldı?

II.Abdülhamid dönemini aslında iyi değerlendirmek için genel olarak Osmanlı’nın Afrika politikasının üzerinde durmak gerekiyor. Osmanlı’nın Afrika politikası halkların kendilerini yönetmelerini izin verecek şekilde bir politika izlemiştir. Zira bugün Afrika’ya baktığımız zaman birçok ülkede milli kahraman var. Bunların hepsi Osmanlı döneminde ortaya çıkan kahramanlardır. Libya Trablusgarp’ta Şeyh Senûsi’nin veya birçok ülkede olduğu gibi orda ki insanlar insanları sömüren bir politika değil. İnsanların yönetimine ve kendi kültürlerine dillerine yaşayarak yönetime ön gören bir politika izlemişlerdir. Abdülhamid’in Afrika politikası bu kapsamdadır. Zira Afrika ile alakalı bütün konularda Afrika dillerini bilen Afrika toplumundan gelen Osmanlı devletinde yer alan insanları ön planda tutmuştur. Dolayısıyla yumuşak ve bağımsız milli kültürler, milli değerler milli dil ve inançlar ön planda tutularak bir politika izlenmiştir. İnsanlara da ona göre yaşam sunmuştur.

Trablusgarp savaşı ve bu savaşta yer alan Afrika kökenli vatandaşların savaştaki tutumları nasıldı? Osmanlı’ya nasıl yardım ettiler?

Aslında bu bir önceki konuyla bağlantılı bir soru. Trablusgarp Libya’da sömürgeye karşı yazılan en güzel destandır diyebiliriz. Zira İtalyanlara karşı verilen bir savaştır. Libya’nın önde gelen liderlerine Osmanlı ile beraber el ele olup sömürgelere karşı savaşmışlardır. Zira kendileri de biliyorlar. Oradan gelen İtalyanlar bir yönetim anlayışı değil, kendi yönetimine fırsat vermek değil bir sömürge anlayışıyla gelmektedirler. Dilleri kendi kültürleri değişecektir ve imkanlarını kaynaklarını alarak bir yönetim sergilemişler. Bunun birçok örneği var Afrika’da. Oradaki insanlar birçok batı ülkeleri tarafından sömürülmüştür. Osmanlı devleti bunun tam tersini. Osmanlı devleti ifade ettiğim gibi, kendilerini yönetebilecek çok kültürlü bir yönetim sistemi izlemiştir.

 

“Gel yanıma otur da Osmanlı kokusu alayım”

 

Afrika halkları gözünde Osmanlı ne demektir?

Osmanlı devleti bir umuttur.  Afrikalılar için bugün Afrika’da 80 yaşlarda insanlara sorduğumuz zaman veya onlarla sohbet ettiğiniz zaman bunun böyle olduğunu görürüz. Hala Osmanlı devletine ve Sultan Abdülhamid’e dua ettiklerini görebiliyorsunuz. Benim ninem 90 yaşında Türkiye’ye gittiğim zaman, benim yanıma gelip, “otur, Osmanlı kokusu alayım” diyor. Çok şaşırarak soruyorum, bunu neden soruyorsunuz diyor. Ha Osmanlı devletinin iyi yönleri anlatarak bitmiyor. Hatta bazen anlatırken göz yaşları döktüğünü görebiliyorsunuz. 90 yaşlarda okuma yazma bilmeyen bir nenenin bu şekilde Osmanlı’yı anması aslında her şeyi anlatan bir durumdur. Osmanlı devleti kucaklayıcı bir devlettir. Yani sömürgeci bir devlet değildir. Yaklaşık 600 yıllık mirası olan bir devlet bu devlet dünyanın birçok yerini yönetmiştir ve hala dünyada Türkiye ve Türk cumhuriyetleri dışında Türkçe konuşan bir toplum yoktur. Bu ne demektir; insanları zorla bir şey öğretmedi, zorla bir şey empoze etmedi. Herkes kendi dinini, kendi ırkını, kendi kültürünü yaşatan bir devlet anlayışı vardı Osmanlı devletinin. O zamandan bugüne kadar Osmanlı devletini ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bakış aynıdır. Bugün Afrika’da ben Türkiye’den geliyorum dediğiniz zaman herkes sizin etrafınızda toplanıp, Türkiye alakalı anlattıklarınızı dinlemeye gelirler. Türkiye bugün Afrika halklarının bir umududur ve bu birçok toplum tarafından bilinmektedir. Ben Türkiye’deyim 12 senedir. Yaklaşık 2 sene önce Sudan’a gittim ve Darfur bölgesinde pazarda dolaşırken. Türk bayrağı takan bir Birleşmiş Milletler çalışanı gördüm, sevindim ve onunla Türkçe konuşmaya gittim çünkü Türk bayrağı takıyordu. Türk olduğunu düşündüm.  Ancak Türkçe bilmediğini öğrendim çünkü ben Türkçe bilmiyorum dedi. Çok şaşırdım. Türkçe bilmiyor ve Türk bayrağını takıyor pazarda dolaşıyor. Tabi bunu unutamadım orada çalışan Türk abilerle görüştüm. Böyle bir durum yaşandı, bunun anlamı nedir diye sorduğumda; bunlar biliyorlar eğer Türk bayrağını takıp pazarda dolaşırsanız kimse size dokunmaz. Tam tersi size yardımcı olurlar. Başka bir ülkenin veya kendi ülkenin bayrağını takıp pazarda dolaşırsa her an insanların ona saldırabileceğini veya sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğini bildikleri için Türk bayrağını takıyorlar. Aslında bu her şeyi anlatan bir olay olduğunu düşünüyorum. Yani Osmanlı geleneği budur, bir kültür budur. Türklerin veya bu topraklarda yaşayan insanların kanında olan bir şeydir bu

Afrika halkları, savaşta Osmanlı’ya karşı nasıl bir tavır aldı?

Afrika’da birçok kahraman var, bunların hepsi Osmanlı devletinden çıkmış olan kahramanlardır. Bunlar aslında Osmanlı devletinden ziyade hakkın yanında durmuş insanlardır. Yani Osmanlı devletine inanmışlar ve onların sömürgeci bir ülke değil, yönetim değil, tam tersi hakkın ülkenin yönetimlerini kendi halkının yönetmesine izin veren bir anlayış olduğu için hakkın yanında durmuşlardır. Ve sömürgeci devletler karşısında Osmanlı yanında tavır almışlardır. Yani o zaman Osmanlı devletinin izlemiş olduğu politika, halklara bakış açısı, Afrika halklarının üzerinde çok olumlu etkisi olmuştur. O günden bugüne kadar birçok coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk halkına bir destek vardır. Bir özlem vardır. Zira bugün Recep Tayip Erdoğan dediğiniz zaman, bambaşka insanların yüzünde bambaşka ifadeler görebilirsiniz, yani bunların hepsi gerçektir. Ve birebir yaşadığımız şeylerdir, bugün ne derseniz deyin Tayip Erdoğan dediğiniz zaman insanların ümidi olan veya Türkiye ile bağdaşan sadece Türkiye’nin geleceği değil aynı zamanda oradaki insanların hakkını savunan, yanlışa hayır diyebilen lider görür insanlar. Bugün coğrafyamızda birçok liderin yapamadığı şeyleri yapabilen bir lider olduğunu görebilirsiniz. Dolayısıyla bunlar Osmanlı devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve genel olarak Türklerin geleneğinde olan bir şeydir. Devletin yönetim geleneğinde olan bir değerdir.

20 yüzyılın başında, dünya, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu olarak ne durumdaydı?

20 yüzyıl, coğrafyanın, Ortadoğu ve Afrika yeniden şekillendirmeye çalışılan bir süreçtir. Birçok ülke Afrika’da var olan kaynakları ve iş gücünü elde etmek için birbiriyle yarışmakta olan devletlerdir. Osmanlı devleti ise farklı bir politika izlemiştir. Oraya sömürmeye gelen ülkelere karşı ülkelerin veya milletlerin ulusal milli hareketlerini destekleyen bir politika izlemiştir. Bunları Libya’da ve diğer birçok ülkede görebiliyoruz. Osmanlı devleti oradaki insanları kucaklayarak bir destek sağlamıştır. Ve Arap toplumunda meşhur bir hikâye vardır, bunu her zaman paylaşırlar. Bir İngiliz bir Ürdünlü ile çölde yürümektedirler. İngiliz Osmanlı devletinden kalan miraslara yüksek binaları görmüş demiş ki, dedeleriniz çok çalışmış, size böyle bir miras bırakt. O da demiş ki, o bizim değil Osmanlı devletinin bıraktığı bir mirastır. Biraz yürümüşler, aynı soruyu sormuş, diğer kişi de yine aynı şekilde Osmanlı devletinden kalan miraslar bunlar demiş ve uzun süre yürüyünce hep aynı durumla karşılaşmış.

Osmanlı devletiyle ilgili, Arap tarihinde ve Arap coğrafyasını anlatan derslerde tam tersi veya farklı bir şey anlatabiliyor demiştir. Peki bununla sizin şu an ifade ettiğiniz şeylerle derslerde anlatılan şeyler arasında çok farklılıklar vardır. Demiş ki Osmanlı devleti eğer sömürseydi ben bugün sizinle Arapça değil veya İngilizce değil Türkçe konuşuyor olacaktım.

Sudanlı Musa kimdir, hangi savaşlarda yer aldı, Teşkilat-ı Mahsusa’daki yeri ve görevi neydi nasıl Osmanlı sevgisi vardı?

Sudanlı Musa bir Sudan vatandaşıdır. Mısırda yaşamış ve ölmüş babasıyla. Daha sonra Trablusgarp’a katılmış orda Osmanlının ordusuna katılarak yan yana savaşmıştır. O dönemde Teşkilat-ı Mahsusa’nın liderlerinden bir tanesi olan Eşref Paşa’yla tanıştıktan sonra uzun bir hikayenin başlangıcı olmuştur bu tanışma. Balkanlarda savaşmış Yemen’de savaşmış ve Osmanlı devletinde birçok önemli görev almıştır.

O günden bugüne Osmanlı Afrika ilişkileri nasıl yol aldı? Sudan ile Türkiye Musa ve Musa gibi kahramanların yeri nasıldır?

Sudan Afrika’da özellikle Türkiye - Afrika ilişkileri konusunda Sudan’ın özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Çünkü gerçekten Sudanlılar ile Türkler arasında büyük bir benzerlik var. Siz orada Türküm dediğiniz zaman Sudanlı insanların gözünde bir tebessüm bir ışıltı görebiliyorsunuz. Bugüne kadar da ilişkiler, 1821 yılından bugüne kadar farklı dönemlerde azalma olsa da son zamanlarda güçlü bir ilişki ve bu ilişkilerin gelişmesi için bugün devletin birçok aktörü tarafından emek verilmektedir. Şu an çok iyi bir yerde ve daha da iyi olacağını düşünüyorum. Oradaki büyükelçi gerek buradaki büyükelçimizin, Cumhurbaşkanı ve hükümetimiz Türkiye ile Sudan arasındaki ilişkilerin daha iyi olması için büyük çabalar vermektedir. Alanda bunun alt yapısı var zaten, sadece üzerinde çalışmak gerekiyor. Yani hazır şeyi onarmak gerekiyor daha da iyi olacağını düşünüyorum. Olması gereken de budur.

Osmanlı ve Afrika ilişkileri dediğim gibi ezelden gelen bir ilişkidir. Osmanlı’nın, Afrika’ya özellikle Kuzey Afrika’ya yönelik izlemiş olduğu politikalar Afrika’yla bağlarını güçlü olmasını sağlamıştır. Sudan’ın özellikle Türkiye ile ilişkileri konusunda diğer ülkelerden özel bir yeri olduğunu düşünüyorum ben çünkü bugün Sudan’da Türkiyeli dediğiniz zaman veya Türküm dediğiniz zaman gerçekten farklı bir sevgi farklı bir farklı bir hoşgörü olduğunu görebiliyorsunuz. İki toplumun birbirine karşı dolayısıyla Zenci Musa bize örnek teşkil etmektedir. Bugünün iki ülkenin gençlerini ilişkileri konusunda nasıl bir yol izlemeleri gerektiğine örnek olmuştur Zenci Musa.

Şeyh Sünûsi’nin Trablusgarp ve I. Dünya Savaşı’ndaki rolü nedir?

Şeyh Sünûsi Libya’da sömürgelere karşı yürütülen mücadelenin simgelerinden biridir. Osmanlı ordusunun yanında yer alarak sömürgeci ülkelere karşı mücadele etmiş ve o dönemin Libya toplumunda bir simge lider haline gelmiştir.

Kuşçubaşı Eşref ve Osmanlı’nın istihbarat faaliyetleri Ortadoğu ve Afrika üzerinde nasıl yapıldı, halkların birliğine nasıl katkı sağladı?

Dünyanın sayılı örneklerinden bir tanesi o dönemde Teşkilat-ı Mahsusa istihbarat konusunda.  Kuşçu Eşref Paşa Teşkilat-ı Mahsusa’nın önde gelen liderlerinden bir tanesidir. Kendisi o dönemdeki özellikle Afrika’da Ortadoğu’da sömürülmeye çalışan ülkeleri karşı milli hareketlere destek veren bir politika izlemiştir.

2019

Afrika’nın kendi milli kahramanlarını çıkartan sistemi Osmanlı kurmuştur

II. Abdülhamid döneminde Afrika politikası nasıldı?

II. Abdülhamid dönemini aslında iyi değerlendirmek için genel olarak Osmanlı’nın Afrika politikasını üzerinde durmak gerekiyor. Osmanlı’nın Afrika politikası halkların kendilerini yönetmelerini izin verecek şekilde bir politika izlemiştir. Zira bugün Afrika’ya baktığımız zaman birçok ülkede milli kahraman var. Bunların hepsi Osmanlı döneminde ortaya çıkan kahramanlardır. Libya Trablusgarp’ta Şeyh Senûsi’nin veya birçok ülkede olduğu gibi orda ki insanlar insanları sömüren bir politika değil. İnsanların yönetimine ve kendi kültürlerine dillerine yaşayarak yönetime ön gören bir politika izlemişlerdir. Abdülhamid’in Afrika politikası bu kapsamdadır. Zira Afrika ile alakalı bütün konularda Afrika dillerini bilen Afrika toplumundan gelen Osmanlı devletinde yer alan insanları ön planda tutmuştur. Dolayısıyla yumuşak ve bağımsız milli kültürler, milli değerler milli dil ve inançlar ön planda tutularak bir politika izlenmiştir. İnsanlara da ona göre yaşam sunmuştur.

Trablusgarp savaşı ve bu savaşta yer alan Afrika kökenli vatandaşların savaştaki tutumları nasıldı? Osmanlı’ya nasıl yardım ettiler?

Aslında bu bir önceki konuyla bağlantılı bir soru. Trablusgarp Libya’da sömürgeye karşı yazılan en güzel destandır diyebiliriz. Zira İtalyanlara karşı verilen bir savaştır. Libya’nın önde gelen liderlerine Osmanlı ile beraber el ele olup sömürgelere karşı savaşmışlardır. Zira kendileri de biliyorlar. Oradan gelen İtalyanlar bir yönetim anlayışı değil, kendi yönetimine fırsat vermek değil bir sömürge anlayışıyla gelmektedirler. Dilleri kendi kültürleri değişecektir ve imkanlarını kaynaklarını alarak bir yönetim sergilemişler. Bunun birçok örneği var Afrika’da. Oradaki insanlar birçok batı ülkeleri tarafından sömürülmüştür. Osmanlı devleti bunun tam tersini. Osmanlı devleti ifade ettiğim gibi, kendilerini yönetebilecek çok kültürlü bir yönetim sistemi izlemiştir.

 

“Gel yanıma otur da Osmanlı kokusu alayım”

 

Afrika halkları gözünde Osmanlı ne demektir?

Osmanlı devleti bir umuttur.  Afrikalılar için bugün Afrika’da 80 yaşlarda insanlara sorduğumuz zaman veya onlarla sohbet ettiğiniz zaman bunun böyle olduğunu görürüz. Hala Osmanlı devletine ve Sultan Abdülhamid’e dua ettiklerini görebiliyorsunuz. Benim ninem 90 yaşında Türkiye’ye gittiğim zaman, benim yanıma gelip, “otur, Osmanlı kokusu alayım” diyor. Çok şaşırarak soruyorum, bunu neden soruyorsunuz diyor. Ha Osmanlı devletinin iyi yönleri anlatarak bitmiyor. Hatta bazen anlatırken göz yaşları döktüğünü görebiliyorsunuz. 90 yaşlarda okuma yazma bilmeyen bir nenenin bu şekilde Osmanlı’yı anması aslında her şeyi anlatan bir durumdur. Osmanlı devleti kucaklayıcı bir devlettir. Yani sömürgeci bir devlet değildir. Yaklaşık 600 yıllık mirası olan bir devlet bu devlet dünyanın birçok yerini yönetmiştir ve hala dünyada Türkiye ve Türk cumhuriyetleri dışında Türkçe konuşan bir toplum yoktur. Bu ne demektir; insanları zorla bir şey öğretmedi, zorla bir şey empoze etmedi. Herkes kendi dinini, kendi ırkını, kendi kültürünü yaşatan bir devlet anlayışı vardı Osmanlı devletinin. O zamandan bugüne kadar Osmanlı devletini ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bakış aynıdır. Bugün Afrika’da ben Türkiye’den geliyorum dediğiniz zaman herkes sizin etrafınızda toplanıp, Türkiye alakalı anlattıklarınızı dinlemeye gelirler. Türkiye bugün Afrika halklarının bir umududur ve bu birçok toplum tarafından bilinmektedir. Ben Türkiye’deyim 12 senedir. Yaklaşık 2 sene önce Sudan’a gittim ve Darfur bölgesinde pazarda dolaşırken. Türk bayrağı takan bir Birleşmiş Milletler çalışanı gördüm, sevindim ve onunla Türkçe konuşmaya gittim çünkü Türk bayrağı takıyordu. Türk olduğunu düşündüm.  Ancak Türkçe bilmediğini öğrendim çünkü ben Türkçe bilmiyorum dedi. Çok şaşırdım. Türkçe bilmiyor ve Türk bayrağını takıyor pazarda dolaşıyor. Tabi bunu unutamadım orada çalışan Türk abilerle görüştüm. Böyle bir durum yaşandı, bunun anlamı nedir diye sorduğumda; bunlar biliyorlar eğer Türk bayrağını takıp pazarda dolaşırsanız kimse size dokunmaz. Tam tersi size yardımcı olurlar. Başka bir ülkenin veya kendi ülkenin bayrağını takıp pazarda dolaşırsa her an insanların ona saldırabileceğini veya sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğini bildikleri için Türk bayrağını takıyorlar. Aslında bu her şeyi anlatan bir olay olduğunu düşünüyorum. Yani Osmanlı geleneği budur, bir kültür budur. Türklerin veya bu topraklarda yaşayan insanların kanında olan bir şeydir bu

Afrika halkları, savaşta Osmanlı’ya karşı nasıl bir tavır aldı?

Afrika’da birçok kahraman var, bunların hepsi Osmanlı devletinden çıkmış olan kahramanlardır. Bunlar aslında Osmanlı devletinden ziyade hakkın yanında durmuş insanlardır. Yani Osmanlı devletine inanmışlar ve onların sömürgeci bir ülke değil, yönetim değil, tam tersi hakkın ülkenin yönetimlerini kendi halkının yönetmesine izin veren bir anlayış olduğu için hakkın yanında durmuşlardır. Ve sömürgeci devletler karşısında Osmanlı yanında tavır almışlardır. Yani o zaman Osmanlı devletinin izlemiş olduğu politika, halklara bakış açısı, Afrika halklarının üzerinde çok olumlu etkisi olmuştur. O günden bugüne kadar birçok coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk halkına bir destek vardır. Bir özlem vardır. Zira bugün Recep Tayip Erdoğan dediğiniz zaman, bambaşka insanların yüzünde bambaşka ifadeler görebilirsiniz, yani bunların hepsi gerçektir. Ve birebir yaşadığımız şeylerdir, bugün ne derseniz deyin Tayip Erdoğan dediğiniz zaman insanların ümidi olan veya Türkiye ile bağdaşan sadece Türkiye’nin geleceği değil aynı zamanda oradaki insanların hakkını savunan, yanlışa hayır diyebilen lider görür insanlar. Bugün coğrafyamızda birçok liderin yapamadığı şeyleri yapabilen bir lider olduğunu görebilirsiniz. Dolayısıyla bunlar Osmanlı devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve genel olarak Türklerin geleneğinde olan bir şeydir. Devletin yönetim geleneğinde olan bir değerdir.

20 yüzyılın başında, dünya, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu olarak ne durumdaydı?

20 yüzyıl, coğrafyanın, Ortadoğu ve Afrika yeniden şekillendirmeye çalışılan bir süreçtir. Birçok ülke Afrika’da var olan kaynakları ve iş gücünü elde etmek için birbiriyle yarışmakta olan devletlerdir. Osmanlı devleti ise farklı bir politika izlemiştir. Oraya sömürmeye gelen ülkelere karşı ülkelerin veya milletlerin ulusal milli hareketlerini destekleyen bir politika izlemiştir. Bunları Libya’da ve diğer birçok ülkede görebiliyoruz. Osmanlı devleti oradaki insanları kucaklayarak bir destek sağlamıştır. Ve Arap toplumunda meşhur bir hikâye vardır, bunu her zaman paylaşırlar. Bir İngiliz bir Ürdünlü ile çölde yürümektedirler. İngiliz Osmanlı devletinden kalan miraslara yüksek binaları görmüş demiş ki, dedeleriniz çok çalışmış, size böyle bir miras bırakt. O da demiş ki, o bizim değil Osmanlı devletinin bıraktığı bir mirastır. Biraz yürümüşler, aynı soruyu sormuş, diğer kişi de yine aynı şekilde Osmanlı devletinden kalan miraslar bunlar demiş ve uzun süre yürüyünce hep aynı durumla karşılaşmış.

Osmanlı devletiyle ilgili, Arap tarihinde ve Arap coğrafyasını anlatan derslerde tam tersi veya farklı bir şey anlatabiliyor demiştir. Peki bununla sizin şu an ifade ettiğiniz şeylerle derslerde anlatılan şeyler arasında çok farklılıklar vardır. Demiş ki Osmanlı devleti eğer sömürseydi ben bugün sizinle Arapça değil veya İngilizce değil Türkçe konuşuyor olacaktım.

Sudanlı Musa kimdir, hangi savaşlarda yer aldı, Teşkilat-ı Mahsusa’daki yeri ve görevi neydi nasıl Osmanlı sevgisi vardı?

Sudanlı Musa bir Sudan vatandaşıdır. Mısırda yaşamış ve ölmüş babasıyla. Daha sonra Trablusgarp’a katılmış orda Osmanlının ordusuna katılarak yan yana savaşmıştır. O dönemde Teşkilat-ı Mahsusa’nın liderlerinden bir tanesi olan Eşref Paşa’yla tanıştıktan sonra uzun bir hikayenin başlangıcı olmuştur bu tanışma. Balkanlarda savaşmış Yemen’de savaşmış ve Osmanlı devletinde birçok önemli görev almıştır.

O günden bugüne Osmanlı Afrika ilişkileri nasıl yol aldı? Sudan ile Türkiye Musa ve Musa gibi kahramanların yeri nasıldır?

Sudan Afrika’da özellikle Türkiye - Afrika ilişkileri konusunda Sudan’ın özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Çünkü gerçekten Sudanlılar ile Türkler arasında büyük bir benzerlik var. Siz orada Türküm dediğiniz zaman Sudanlı insanların gözünde bir tebessüm bir ışıltı görebiliyorsunuz. Bugüne kadar da ilişkiler, 1821 yılından bugüne kadar farklı dönemlerde azalma olsa da son zamanlarda güçlü bir ilişki ve bu ilişkilerin gelişmesi için bugün devletin birçok aktörü tarafından emek verilmektedir. Şu an çok iyi bir yerde ve daha da iyi olacağını düşünüyorum. Oradaki büyükelçi gerek buradaki büyükelçimizin, Cumhurbaşkanı ve hükümetimiz Türkiye ile Sudan arasındaki ilişkilerin daha iyi olması için büyük çabalar vermektedir. Alanda bunun alt yapısı var zaten, sadece üzerinde çalışmak gerekiyor. Yani hazır şeyi onarmak gerekiyor daha da iyi olacağını düşünüyorum. Olması gereken de budur.

Osmanlı ve Afrika ilişkileri dediğim gibi ezelden gelen bir ilişkidir. Osmanlı’nın, Afrika’ya özellikle Kuzey Afrika’ya yönelik izlemiş olduğu politikalar Afrika’yla bağlarını güçlü olmasını sağlamıştır. Sudan’ın özellikle Türkiye ile ilişkileri konusunda diğer ülkelerden özel bir yeri olduğunu düşünüyorum ben çünkü bugün Sudan’da Türkiyeli dediğiniz zaman veya Türküm dediğiniz zaman gerçekten farklı bir sevgi farklı bir farklı bir hoşgörü olduğunu görebiliyorsunuz. İki toplumun birbirine karşı dolayısıyla Zenci Musa bize örnek teşkil etmektedir. Bugünün iki ülkenin gençlerini ilişkileri konusunda nasıl bir yol izlemeleri gerektiğine örnek olmuştur Zenci Musa.

Şeyh Sünûsi’nin Trablusgarp ve I. Dünya Savaşı’ndaki rolü nedir?

Şeyh Sünûsi Libya’da sömürgelere karşı yürütülen mücadelenin simgelerinden biridir. Osmanlı ordusunun yanında yer alarak sömürgeci ülkelere karşı mücadele etmiş ve o dönemin Libya toplumunda bir simge lider haline gelmiştir.

Kuşçubaşı Eşref ve Osmanlı’nın istihbarat faaliyetleri Ortadoğu ve Afrika üzerinde nasıl yapıldı, halkların birliğine nasıl katkı sağladı?

Dünyanın sayılı örneklerinden bir tanesi o dönemde Teşkilat-ı Mahsusa istihbarat konusunda.  Kuşçu Eşref Paşa Teşkilat-ı Mahsusa’nın önde gelen liderlerinden bir tanesidir. Kendisi o dönemdeki özellikle Afrika’da Ortadoğu’da sömürülmeye çalışan ülkeleri karşı milli hareketlere destek veren bir politika izlemiştir.